Ünye’nin Tarihi

Ünye'nin Tarihi

Ünye, tarihi milattan önceye kadar dayanan bir şehir. Tarih boyunca birçok millet tarafından kullanılmış. Gerek savaşla alınıp gerekse göç edilerek çoğu halka ev sahipliği yapmış. Son zamanlarda ise balıkçıların gelip burada deniz kenarlarına ev kurması ve yerleşmesiyle şehrin kalabalıklaştığı da söyleniyor.

Ünye’nin tarihini, genel olarak toplu ve düzenlenmiş, çokta uzun olmayan bir yazı olmaması hasebiyle araştırarak kaleme aldım. Yazımı bu sayfada sizlere çok ayrıntılı olmayacak şekilde genel hatlarıyla yazacağım. Tartışmalar çıkmaması adına tüm varsayımları ve tahminleri kullanmadım, çok kişi tarafından kabul gören fikirleri seçtim.

Bir sonraki satırdan itibaren kronolojik sırayla ilçemizin tarihini günümüze kadar takip edebilirsiniz.

Milattan önce 10.000 ilâ 15.000 civarında Ünye’ye ilk mütemekkin yaşam kurulduğu düşünülüyor. Fakat bu toplumun veya toplumların adı bilinmiyor. Bu zamanlarda ilçemiz civarında yaşayan toplumların varlığı ise son yıllarda  yapılan kazılarda ortaya çıkan el baltası, araç-gereç ve silahların ortaya çıkmasıyla kanıtlanıyor. Bulunan aletlerin devrinin ise yontma taş devri ve cilalı taş devrine dek dayandığı görülüyor.

Milattan önce bu topraklarda yaşayan ve adını bildiğimiz en eski iki toplum ise kaşkalılar ve hititliler. Bu toplumlar birbirinin düşmanı olmasına ve sürekli savaşlarının sürmesine karşın topraklarının sürekli birbirleri arasında yer değiştirmesi yada işgal edilmesi sonucunda her iki folkta orta karadeniz bölgesine yaşamışlar. Bu halkların yaşadığı bilinen tarihler ise milattan önce 1400 ile 1300 yılları arası.

Bu budunlardan sonra milattan önce dokuzuncu yüzyıla kadar bir devlet kurumu olmadan hitit ve uzakdoğudan gelen bir kavmin yaşadığı söyleniyor.

Milattan önce sekiz ve dokuzuncu yüzyıllarda Ünye civarında bulunan bir diğer devlet ise iran civarından geldiği düşünülen sakalar.

Milattan önce yedi ile beşinci asırlar arasında ise ordu hatta giresun illeri genelinde Mossinoik, Tibaren ve demircilikle uğraşan Khalib halklarının yaşadığı biliniyor. Khaliblerin demircilikle uğraştığı biliniyor.

Milattan önce yediyüz yılı civarında ise miletolalılar buraya daha da şehir gibi kabul edilen bir kent kurdular.

Milattan önce beşyüz yılı dolaylarında ise iran ilhanlığı şuanki ülkemizin çoğunluğunu da içine alacak şekilde ilçemizide ele geçirmiş.

Milattan önce üçyüzotuz senesinde ise iskender ilhanlığı tarafından kullanılmış.

İskenden ilhanlığından 50 yıl sonra ise pontus rum devleti bu toprakları ele geçirmiş ve bu civara bazı eserler bırakmışlar.

Pontuslulardan 100-120 yıl kadar sonra milattan önce topraklarımızda son yaşayan toplum olan romalılar topraklarımızda yaşamışlar.

Dörtyüz yılı civarında ise bizans imparatorluğu bu topraklara sahip olmuş.

Gördüğünüz üzere 1600 yıl kadar önce bu topraklarda -tabii müslümanlık henüz gelmemiş- müslüman olmayan kavimler yaşamış, şarap üretmiş ve kendi dinlerini yaşadıkları tapınak gibi yapılar inşa etmişler.

Binseksen yılında ise selçuklular bizansı miryokefalon savaşında yenerek tüm karadeniz sahiliyle birlikte Ünye’yi de topraklarına katıyorlar.

Binseksen yılında ise danışmend beyliği Sivas, Amasya ve Tokat ile birlikte Ünyeyi de içine alan bir emirlik kuruyor. Hatta bir danışmend hükümdarı olan Melik Yağbasan’ın adı Tekkiraz beldemizin büyük bir mahallesi(köyü) olan Yağbasan Mahallesine veriliyor. Ayrıca melik yağıbasan’ın ilçemizin türk topraklarına katılmasında büyük rolü olduğu biliniyor.

Binikiyüz kırküç yılında ise moğollar istila ile bu arazilere konuyor.

Binüçyüz doksanyedi yılında ise çepni boyu diye tahmin edilen türkmen olduğu bilinen bir kavim Ünye’yi ele geçiriyor.

Ondördüncü asrın başlarında ise canik beyliği hüküm sürüyor buralarda. Samsun’da bu sebepten dolayı Canik adında bir merkez ilçe bulunuyor. Sonrasında canik beyliği Hacı Emir Bey ve Kadı Burhanettin’e katılara onlarla birlikte 1390 senesine kadar burada yaşıyor. 1400 yılında ise hep birlikte osmanlılara iştirak ediyorlar.

15. yüzyılında yarısından itibaren topraklarımız tamamen Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyetine giriyor.

1550 yılı civarında ilçemizde softa hareketi denilen haydutluk olayı ortaya çıktı.

17. yüzyılda Evliya Çelebi Ünye’yi ziyaret ediyor. Notlar alıyor fakat Seyahatname’de ilçemiz hakkında ayrıntılı bir bilgi söz konusu değil. Evliya çelebinin denizden Ünye’ye baktığı söyleniyor hatta onun Ünye’yi şu şekilde gördüğünü gösteren bir gravür(fotoğraf) bulunuyor. Seyahatname’de ilçemizin ismini pontus rum devletinin hükümdarlarından şehrimizi oluşturan Ünyes aracılığıyla kurulduğu yazılı. Günümüzden 2300 sene önce verilen ismin hala aynı kalmayacağı ve birçok milletin ve imparatorluğun bu ismi böyle kullanmak istemeyeceği düşünüldüğünden ve kaynaklarda değişik isimlerde anlatıldığı için evliya çelebinin bu cümlesi pek rağbet görmüyor; tabi kesinlikle yanlış olduğu söylenmiyor.

Evliya Çelebinin buradan geçerken bu görüntüyü gördüğü söylenmektedir; bu bilgi kesin olmamakla beraber buralardan geçerken Ünye Kalesini gördüğünü ve yazdığını düşünürsek doğru kabul edebiliriz.

Evliya Çelebinin buradan geçerken bu görüntüyü gördüğü söylenmektedir. Fotoğraf çok sonra çekilmesine rağmen Ünye’nin yine bu şekilde olduğu tahmin ediliyor.

1600 ve 1700’lü yıllarda artık tamamen osmanlı topraklarına alışmış olan Ünye halkı daha rahatlamış bir durumda olduğu için denizi kullanmaya başlamış ve o zamanlarda yerleşimin yoğunlaştığı bir konum haline gelerek karadeniz’in en iyi limanı haline geliyor. Ayrıca bu zamanlarda limanımızla birlikte ticarette yükselmiş ve ticaretimiz de gelişmeye başlamıştı. Anadoludan getirilen mallar Ünye Limanı’ndan başka yerlere naklediliyordu. Şimdiki gibi limanın yanında savaş gemileri yapan bir tersane de bulunuyordu.

Bu zamanla ilgili bir bilgi olarak Ünye Kalesi‘nde ve şehrin içerisinde 200 civarında asker bulunuyordu. Kentimizin yıllık geliri yetmişbeş binin üzerinde idi.

Yine onyedinci yüzyılda Osmanlı Devleti savaşlarla meşgulken canik beyliğinin topraklarında canikoğulları vergi toplamak için atanıyor. Bir süre karadeniz bölgesinde idarecilik yapıyorlar. Gerekirse asker toplayarak savaşa dahi gidiyorlar.

Bir sonraki paragrafta bahsedeceğim Ünye Sarayı’nın yapıldığı zamanlarda şuan cumhuriyet meydanında bulunan Saray Camii’de (Binyediyüz on senesinde) yapılmış. Dikkat ederseniz adı Saray; yani bu camii’yi de Süleyman Para yaptırmış olabilir.

1800’lü yıllarında başında ise yine canikoğullularından gelen (ünlü) süleyman paşa, Ünye’ye güzelliğiyle dillere destan olan bir saray yaptırıyor. O zamanda tahtadan ince işcilikle yapılan ve oldukça büyük ve kendisine hayran bırakan Ünye Surları‘nın hemen üstündeki bu saray bir yangına kurban gidiyor. Günümüzde izleri yok ama eskiden açık olan saray hamamı bu Ünye Sarayı’nınmış. Hemen aşağıda bir çizimi var görebilirsiniz.

eski-unye-fotograflari-01

Bu sarayın yanmadan önce hangi yılda bir çizimi olduğunu görebiliyorsunuz. Hemen bu tarihten sonra binsekizyüz altmışyedi yılında Ünye (Samsun, Çarşamba ve Bafra ile) Trabzon ilinin dört ilçesinden biri haline geliyor.

Yine bu tarihlerde uzun süre bir er birliğinin Ordu’da kalmasından dolayı ilimize bu isim veriliyor. Bizden iki sene sonra da Ordu’da bir köy haline geliyor ve Trabzon’un ilçelerine ekleniyor. Ondokuzuncu yüzyılın son zamanlarında ise Ordu daha da önemli bir yer haline geliyor. O zamanlarda Ünye’nin merkez nüfusu 10.000 köy nüfusu(100’den fazla köy) ise merkezin dört katı civarındaydı.

Binsekizyüz doksanüç yılında Ünye de kolera rahatsızlığı ortaya çıktı. Bölge bir zaman karantinaya dahi alındı. Bu hastalığın göç ile dışarıdan gelenlerden geçtiği tahmin ediliyor. Bu göçlerden ve dışarıdan gelenlerde rahatsız olan bazı eşkiyalar bu insanlara saldırmışlar. İşte o zamanlarda şimdi meşhur olan ‘Ünye de Fatsa Arası’ türküsünün de sahibi olan Hekimoğlu gibi aşıklar bu olaylara türküler yazıyorlarmış.

Yirminci yüzyılın başlarında ilçemiz ve çevrelerinde büyük can ile malların yitirildiği sel felaketleri meydana gelmiş. Aynı yıl 1. Dünya Harbi’nin başlamış. O zamanlarda canikoğullarının mıntıkasında bazı başkaldırılar ve bazı çeteler tarafından ilçemizin köylerine saldırılar yapılıyormuş. O sırada (savaştan) sonra yeniden dönmek üzere ilçemizdeki ve ülke  ermeniler Suriye’ye yönlendirilmişler fakat savaş istenilen şekilde sonuçlanmayınca orada kalmış veya başka yerlere göçmüşler. İlçemiz bu savaşta saldırı alıp yağmalanmasa da (Bindokuzyüz onaltı senesinde) rusyanın savaş armadası tarafından ateşe tutulmuş.

Bu olaylardan sonra savaştan dönenler beraberinde sıtma hastalığı getirmiş ve bu rahatsızlık müstevli haline gelmiş. Bundan mütevelli Ünye’ye sağlık kuruluşları yapılmış.

Bindokuzyüz yirmi yılına gelindiğinde İlimiz için Giresun’a bağlanma kararı alınacakken ilimiz heyeti bunu kabul etmemiş ve ayrı bir vilayet olması kabul edilmiş. Fakat bir şehir olması büyüklüğü yetmemiş bu sebepten ötürü ilçemiz, fatsa ve akkuş’un da Ordu’ya bağlanmasına karar verilmiş. Binsekizyüz otuzüç yılında Samsun’un bir ilçesi haline getirilen Ünye için bu durum pek iyi karşılanmamış. Ordu’nun aynı bir şehir olması isteklerini kabul eden meclis Ünye, Fatsa ve Akkuş’un Ordu’ya bağlanma itirazlarını kabul etmemiş. Aynı yılın son ayında ilçemizde miting düzenlenmiş, ilçemiz ve fatsalılar tarafından telgraflar çekilmiş ama sonucu değiştirememişler; bindokuzyüz yirmi senesinin nisan ayında hala devam edegeldiği gibi Ordu’ya bir ilçe olarak atanmışız.

Birinci kaymakamımız bu yıldan 1 yıl önce atanmış. Akabinde cumhuriyet belediye başkanımız gelmiş.

Yirminci yüzyılın ortasında ise Akkuş ilçemizin kasabası rolünden çıkarılarak bir ilçe yapılıyor. 24 yıl önce alınan bir kararla da Çaybaşı ve İkizce beldeleri bizden ayrılarak birer kaymakamlık haline geliyor.

Ünye’de hala bakıldığında (ve son zamanlardaki araştırmalarda) farkedilen bir durum söz konusu ; çok sayıda oldukça eskiye dayanan yol ve köprüler gibi yapıların işaretlerine rastlanıyor. Bu da ilçemizin eski dönemlerde bir ticaret yolunun üzerinde bulunduğu ve ticaret kervanlarının içinden geçtiğine delalet gösteriyor. Zaten ilçemizin en büyük beldesi -kasabalarımız varken- olan Tekkiraz‘ın İpekyolu üzerinde bir nokta olduğu biliniyor.

Geçmişten günümüze Ünye, kısaca bu şekilde anlatılıyor. İnşaAllah memnun kalmış ve ihtiyacınız olan önemli bilgileri alabilmişsinizdir.

Ünyenin yakın geçmişine kadar kronolojik şekilde bir anlatım yapmaya çalıştım. Fakat bahsetmediğimiz, atladığımız birçok nokta tabiiki var. Bu yazım kısa bir ‘Özet Tarih’ şeklinde olduğu için birçok ünlü kişiden, olayların içeriklerinden, o zamanlarda ülkenin genel halinden, ilçemizdeki o zamanda yaşayan insanların yaşam tarzı’ndan, Ünye’nin adının şekillenmesi, önemli tarihi yapılarımızın ne zaman, nasıl ve kimin tarafından yapıldığı, Ünye Çınar Ağacı‘nın dikilişi ve Fatih Sultan Mehmed’in Ünyeden geçmesi gibi birçok konudan bahsedemedim. Hatta önemli olan şeyleri dönüp gerekli tarihe eklemek zorunda hissederek bolca düzenleme yaptım. Bu hasebten ötürü yazı için birkaç gün uğraştım. Zaten Ünye’nin ayrıntılı bir tarihi için bu yazı oldukça zayıf olacaktır, bu yazıyı benim değil tarihçilerin yazması gerekir. Eklenmesi veya düzeltilmesi gereken yerleri bana iletirseniz yazının şekil almasına yardımcı olabilirisiniz.

Bu makale Muhammed Selman Dikici tarafından hazırlanmıştır.
Alıntı yapıldığında kaynak olarak gösterilmelidir.



Bu içeriği başkalarıyla paylaşın:

Yazar Hakkında

Selman

90'lı yılların başında Ünye'de doğan yazarımız doğup büyüdüğü memleketi hakkında yazılar yazıyor, fotoğraflar çekiyor.

Konu Hakkında Bir Yorum Yazın